Echelon

7 Ekim 2015 Çarşamba
Echelon

Echelon

Echelon Map

Echelon

Kategori: Komplo Teorileri

Her telefon görüşmemizin dinlendiğini, internette ziyaret ettiğiniz her sitenin sizin adınızla kaydedildiğini, aldığınız ve gönderdiğiniz her elektronik postanın başka birisi veya birileri tarafından okunduğunu düşünmek nasıl bir duygu? Öfke verici değil mi? Sınırlarınızın bu derece ihlal edilmesi ve bu ihlalin yasal bir çerçeveye oturtulabilmesi son derece öfke verici. Henüz böyle bir gerçeğin var olduğunu bilmeyen var ise; sizi dünyanın en büyük ve en hızlı gizli istihbarat örgütü: ECHELON!!! [1]
Echelon, dünya medyası ve popüler kültürün AUSCANZUKUS olarak bilinen Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından imzalanan UKUSA anlaşması'na dayalı bir istihbarat sinyalleri toplama ve analiz ağı işletimini açıklarken kullandıkları isimdir.[2]
Echelon, 1947 - 1948 yıllarında SSCB'ye karşı geliştirilmiş bir istihbarat sistemidir. Soğuk savaş sırasında kutuplaşan dünyada, nüfus ettiği her yerde sistemini kuran ABD, Soğuk Savaş bitiminden sonra örümcek ağı gibi her yanı saran bu yüksek teknoloji sistemi dünya jandarmalığı amacıyla kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlamıştır.[3]
Georg Orwell, 1984'te yayımlanan "Big Brother is watching you!" Adlı kitabında roman kahramanı Smith, Ozeanien denilen devletin bir parçadır. Ozeanien dünyaya hakim olan üç güç bloklarından birisidir ki bu bloklar ile ittifaklara giderek, daima is bilirliği içerisinde birbirlerine savaş açarak, Halkı korku makinelerinin çarkı arasına alarak, onların boyun eğmelerini sağlayarak dünyayı yönetirler. Sistem içerisinde hakimiyeti koruma amacıyla yer alanlar kendilerini sürekli bir baskı altında ve ağır bir denetleme altında görmekte, sistem sadece düşüncelerinde bir özgürlüğe müsaade etmektedir.

Bu roman yayınlandığı andan itibaren büyük yankılar uyandırır. Günümüzde de Internet teknolojisinin ulaştığı nokta sıkça Internet ve Özgürlük kavramını gündeme getirmektedir. Günümüzün kitleselleşen teknolojisi Internet ortamında milyonlarca bilgi bulmak mümkün. Her Internet kullanıcısının görüp okuyabildiği ve yararlandığı bu bilgilerin İstihbarat örgütlerince de okunup dinlenildiği artık bilinmektedir. Sıkça duyduğumuz telekulak'ın yanı sıra yıllardır interkulaklar da sessizce işbaşındalar. İnterkulak sistemleri çeşitlenmekte ve gelişmektedir. Bu sistemlerin bilinen en ünlüsü Echelondur.[4]
Echelon, aslında, içinde Türkiye'nin de bulunduğu UKUSA Sinyal İstihbarat İttifakı'nın uydu ve bilgisayar programı olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede Irak Savaşı, stratejik ortaklık, İran vs. derken bu hengamede Türkiye'nin durumunun ne olduğunu merak etmemek elde değil. İsin siyaset ve siyasetçilerle ilgili boyutları sanıyorum pek derin değil, bu muhitte haberi olan az; bu daha çok ordu ve istihbarat kurumlarıyla ilintili bir mesele.[5]
Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak: Echelon. Amerika Birleşik Devletleri'nin sürekli inkâr ettiği Echelon'un varlığı resmi olarak ilk kez, 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklamayla kabul edildi. Brady, ülkesinin 50 yıldır var olan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kişi oldu. Bu gelişme, üye ülkeleri en çok da ABD ve İngiltere'yi rahatsız etti. Sisteme 5 ülke üye idi ve diğer üyeler, Yeni Zelanda ve Kanada idi. Ayrıca, çeşitli müttefik ülkelerde de Echelon'un üsleri bulunuyordu. Echelon sistemine ait Türkiye'de de üsler bulunuyor. Bu üssün Karamürsel'de olduğu iddia ediliyor.[6]
Elektromanyetik dinlenme, 1985 yılında Hollanda da PTT'de çalışan "Win Van Eric" isimli mühendisin yazdığı "Video Görüntüleme Birimlerinin Elektromanyetik Işınımları Bir Dinlenme Tehlikesi mi?" başlıklı makalesi ile dünya kamuoyunca öğrenilmiştir.[3]
Echelon'la ilgili yapılan araştırmalar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'yle istihbarat faaliyetlerini sürdürmek isteyen ABD'nin, Echelon'un adımını ilk olarak "Shamrock Projesi" ile ortaya attığını göstermektedir. Daha sonra Kanada,Avustralya ve Yeni Zelenda da katılmıştır. Bugün artık Yeni Zelanda ve Avustralya Hükümetlerinin de resmen kabul ettikleri Echelon Projesi, iletişim istihbaratı konusunda soğuk savaş döneminde bilinen en büyük projedir.[4]
Echelon hakkında Avrupa Parlamentosu'ndaki ilk rapor 1988'de yayınlandı. AB raporuna göre ABD, Avrupa'daki telefon, faks ve e-posta haberleşmelerinin %90'ını Echelon sistemiyle denetliyordu. 1999'da, ABD'deki elektronik mahremiyet örgütü EPIC, Echelon'la ilgili olarak ABD hükümetini mahkemeye verdi.

Echelon'un ortaya çıkışıyla birlikte, ABD'nin uluslararası ihalelere girecek Amerikan şirketleri için rakiplerin sırlarını çalmak için de sistemi kullandığı öne sürüldü. İddiaya göre, ABD firmalarının katılacağı ihalelerde rakip şirketlerin iletişimi dinlenerek milyarlarca dolarlık kazanç sağlandı. Avrupa Birliği, İngiltere dışında bu ağa karşı engelleme çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor.[6]
Dünyanın en büyük izleme sistemi Echelon'un merkezindeyse NSA isimli örgüt bulunuyor. NSA, ABD'nin gerçek gizli servisi ve elektronik istihbarat örgütü durumundadır. NSA, Kasım 1952′de dönemin ABD Başkanı Harry S. Truman'ın bir genelgesiyle kurulmuş ve dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verilen kurumun varlığı uzun bir süre gizli tutulmuştur.

NATO ülkeleri tarafından desteklenen Echelon'un 50 ülkede 175 merkezi olduğu tahmin edilmektedir. Tahmin edilebileceği gibi bu merkezlerin tamamına yakını ABD tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca ABD gerekli görmesi halinde Echelon'a ait bilgileri paylaşmamak gibi bir ayrıcalığa da sahiptir. ABD'nin "büyük kulağı" ilk kez 1960'da Rusya'ya iltica eden iki NSA görevlisinin, ABD'nin 40 ülkenin haberleşmesini dinlediğini açıklamasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak ABD bu iddiayı sürekli inkar etmiştir. Ta ki 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) başkanı Martin Brady'nin yaptığı bir açıklamaya kadar. Bu açıklamayla birlikte Echelon'un varlığı ilk kez, resmi olarak, kabul edilmiştir.

Echelon, dünyada 5 ana stratejik uyduyu kullanmaktadır. Bu uyduların her birinin yeryüzünde bir ana üssü yani istasyonu bulunuyor. Bu istasyonlar, İngiltere'nin kuzeyindeki Menvith Hill, Endonezya uydularını besleyen ve beslenen Avustralya'nın güneyindeki Shoal Körfezi, Latin Amerika uyduları ile bağlantılı Kanada'nın Başkenti Ottowa'da Leitrim, Almanya'da Bab Ailing ve Japonya'da Misawa istasyonlarıdır.

NSA, Türkiye'de de ABD üsleri ve büyükelçilik dışında Ankara'da da özel bir “mühendislik” şirketi görünümünde faaliyet gösteriyor. NSA şirketinin varlığı, Ankara'daki büroda 19 yıl görev yapan emekli Deniz Astsubayı Mehmet Özkan Birben'in, 'izin paralarını alamadığı' gerekçesiyle açtığı dava ile ortaya çıkmıştı. NSA rozetli Birben, mahkemeye sağlam deliller sunmuştu. Bu deliller arasında NSA'da çalıştığı süre içinde kendisine verilen başarı belgeleri, sadece NSA görevlilerinde bulunan özel rozeti ve 19 yıllık görev süresinde gizli örgütün Türkiye bürosunda çalışan Amerikalılar ile çektirdiği fotoğraflar vardı.
Birben, dava süreciyle ilgili bir gazeteye yaptığı açıklamada şunları söyleyecekti:

“Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Deniz Astsubayı olarak görev yaptığım 1979 yılında NSA'dan gelen teklif üzerine görevimden ayrılarak NSA'nın Ankara'daki Teknik İrtibat Bürosu'nda çalışmaya başladım. 1998 yılına kadar bu büroda görev yaptım. Açık adresini mahkemeye de sunduğum NSA'nın Ankara Bürosu'nun hukuki alt yapısı yoktur. Bu nedenle bana ve NSA'da çalışan diğer Türk personele yapılan ödemeler, paravan şirketler kanalıyla gerçekleştirildi.”

İzin parasını alamayınca NSA'yı ifşa etti NSA'nın, Türkiye'de faaliyet gösterdiği yönündeki iddiaları reddetti ancak, 22 bin dolarlık izin paraları Birben'e paravan şirket tarafından olay büyümesin diye hemen ödendi. Ödeme yapıldıktan sonra NSA, Birben'i zorla para sızdırmaktan Türk askeri makamlarına şikayet etti. Ankara Merkez Komutanlığı da NSA'nın şikayeti üzerine Birben'i gözaltına aldı. Bu gelişme üzerine Birben de, NSA'nın asılsız ihbarı nedeniyle gözaltına alındığını ileri sürerek örgüt aleyhine 25 milyar liralık manevi tazminat davası açtı ve davayı kazandı. Bu dava, NSA'nın Türkiye'deki varlığını resmi olarak kabul etmesi açısından büyük önem taşıyor. ABD'nin stratejik ortağı ve büyük projesinde eş başkan (!) olan Türkiye'de 9 Echelon merkezi bulunuyor. Bunlar; Ağrı, Antalya, Diyarbakır, Edirne, Adana, İzmir, Kars, İstanbul ve Sinop'ta faaliyet göstermektedir.

ABD çıkarları için ihtiyaç duyulan her alanda devreye girerek hizmet veren NSA, ABD şirketleri lehine ekonomik casusluklarda yapıyor. Bu durum 1988 yılında TÜSİAD'ın da ilgisini çekmiştir.[3]

Echelon

Kökleri, Enigma'ya Kadar Uzanıyor

Echelon'un kökleri İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar uzanıyor. Nazi 'Almanya'sına karşı savaşta ittifak yapan İngiltere ve ABD, doğal olarak istihbarat alanında da yakin bir işbirliği yaptılar. Alman şifre makinesi Enigma'nın şifresini çözmekle görevlendirilen matematikçi ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, şifreyi başarıyla çözdü ve anahtarını Amerikalılara da verdi. Amerikalılar da Japonlar'ın askeri şifrelerini çözerek İngilizlere verdi. İki ülke bu yolla düşmanlarının radyo haberleşmelerini dinlediler ve yüz binlerce gizli mesajı çözdüler.
Savaşın sona ermesinin ardından NSA ve İngiliz Devlet iletişim Karargahı GCQH 1947 yılında UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlaşmasını imzaladılar. Daha sonra İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın elektronik istihbarat birimleri de anlaşmaya katildi. Nihayet Bati Almanya, Danimarka, Norveç ve Türkiye de UKUSA kapsamına "üçüncü ülkeler" olarak eklendiler.
İngilizce konuşan beş ülke dünyanın çeşitli bölümlerindeki haberleşmeyi izlemek üzere işbirliği yaptılar. İngiltere'nin payına Afrika ile Urallar'a kadar Avrupa düştü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu'ndaki, Avustralya da Okyanusya'daki iletişimi izleme sorumluluğunu üstlendiler. Echelon sisteminde üye ülkeler adına Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), Kanadalı (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandali (GCSB) ve Avustralya'daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlüğü) görev yapıyor.[5]

Echelon, Nasıl Çalışır?

Echelon sisteminin veri toplamak için kullandığı çeşitli yollar vardır. Gelişmiş anten sistemleriyle uydu haberleşmelerini dinlemek (ki çeşitli raporlara göre bu antenler ABD, İtalya, İngiltere, Türkiye, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya, Pakistan, Kenya topraklarında ve muhtemelen diğer bazı ülkelerde de faaliyettedir), yeryüzündeki telefon hatlarını dinlemek, internet bağlantılarını dinlemek (internet ağının anahtar bağlantı-router noktalarında Echelon'un veri iletişimini filtreden geçiren sniffer sistemlerinin bulunduğuna inanılmaktadır), kıtalararası iletişim hatlarını dinlemek (ABD'nin okyanus tabanındaki telefon hatlarını kontrol altında tutabilmek için bu kablolara dinleme cihazları yerleştirdiği bilinmektedir, bu cihazlardan biri 1982'de kabloların bakımını yapan bir Fransız sualtı ekibi tarafından bulunmuştur) gibi çeşitli yöntemlerle, dünya üzerindeki iletişim sistemlerinden geçen veri paketleri Echelon tarafından düzenli olarak toplanmaktadır. Elde edilen bu veriler, DICTIONARY (sözlük) adı verilen bir filtreleme sisteminden geçirilir. DICTIONARY, dinlenen veriler içinde Echelon projesinin 5 ortak devletince belirlenen anahtar kelimeler, isimler, adresler, vs. gibi bilgileri tarayan bir bilgisayarlar ağıdır. Ayıklanan bu "tehlikeli" iletişim unsurları uzmanlarca incelenmek üzere takibe alınır.
İddialara göre, Microsoft, ABD çıkarları ve bazı ticari sırları elde etmek için, ürettiği yazılımlarda bir açık kapı bırakıyor ve bu açık kapı sayesinde, ABD askeri ve istihbarat birimleri, üzerinde Microsoft yazılımı bulunan bilgisayarlardan kullanıcı farkına bile varmadan bilgi alabiliyorlar. Bilindiği gibi, başını Rusya, Çin ve Fransa'nın çektiği bazı devletler, bu tehlikeye karşı ülke sırları ve askeri güvenliği sağlamak için, Linux tabanlı "Milli İşletim Sistemi" üretme yoluna gidiyorlar.
Küresel bir bilgi ağı olan internetin yaygınlaşması ve e-devlet projelerinin geliştirilmesinin en önemli amaçlarından biri, kitlelerin daha iyi izlenmesidir. İnternet ne kadar çok yaygınlaşırsa, Echelon gibi kulaklara sahip ülkeler, ağ üzerinde dolaşmakta olan daha fazla bilgiyi alıkoyacaklardır. İnterneti kullanan, onun e-posta, haber grupları, web sayfaları, sohbet odaları gibi hizmetlerini kullanan herkes arkasında iz bırakmaktadır. Örneğin, ücretsiz e-posta adresi veren bir şirkete veya bir siteye kayıt olurken verdiğimiz bilgiler sadece o hizmeti aldığımız şirketin eline geçmez. Şirketler ticari olarak bunu başka firmalara satabileceği gibi, siber ağlar üzerinde dolaşan bu bilgiler Echelon ve benzeri sistemler tarafından yakalanır. Benzer şekilde, e-devlet projesi de hükümetlerin vatandaşlarını fişlemek ve davranışlarını izlemesinden başka bir şey değildir. E-devlet projesi, devletle olan ilişkilerimizde, bürokrasiyi azaltarak büyük yararlar sağlarsa da, bireyler için yarardan çok zarar getirebilir.[6]

Our link to spy sky: Echelon

Echelon, Sizi Sesinizden Tanır

Televizyonlarda bir reklam vardı: “Ben erkeği sesinden tanırım” diye... Echelon da sizi sesinizden tanıyor. “Tehlikeli” şeyler konuşuyorsanız, ses kaydınızı alıp, otomatik olarak metne dönüştürüyor ve gerekli birimlere sunuyor. Dünyanın en büyük izleme sistemi Echelon'un merkezi konumunda NSA var. NSA, Kasım 1952'de dönemin ABD Başkanı Harry S. Truman'ın bir genelgesiyle kurulmuş ve dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verilen kurumun varlığı uzun bir süre gizli tutulmuştur. Bu kuruluş, görevi gereği iç ve dış iletişimi denetim altında tutarak ülke güvenliği açısından gerekli olanları ayırmakta ve tasnif edip ilgili birimlere sunmaktadır. Sinyal istihbaratı yapan en güçlü servis CIA adı daha çok öne çıksa da, aslında NSA, ABD'nin gerçek gizli servisi ve elektronik istihbarat örgütü durumundadır. Önceleri varlığı bile doğrulanmaktan kaçınılan NSA şu anda istihbarat örgütlerinin kapıldığı şeffaflık politikaları (modası mı demek gerekir yoksa?) uyarınca ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu tam olmasa da web sitesinde anlatmaktadır. Örneğin NSA sitesinde kurumun, Sinyal İstihbaratı (Sigint: Signals Intelligence) faaliyeti yaptığı açıkça yazılı. Hatta şeffaflık o kadar almış başını gitmiş ki, elde edilen bilgilerin nasıl değerlendirildiğinin bile izahatı yapılıyor.[7]

"Arka Kapı" Tehlikesi

Siber uzayda dolaşan bilgileri okuma yeteneğini kaybettiği zaman, değerli bir silahını kaybetmiş olacak olan devletler, yazılımların sadece kendileri tarafından açılabilecek "arka kapı"lar bırakılarak hazırlanmasında ısrarlı. Buna "anahtar rehim" veya "anahtar geri alma sistemi" deniliyor. Amerikan popüler söyleminde bu durum, "Chipper Chip" olarak bilinir. İddialara göre, Microsoft, ABD çıkarları ve bazı ticari sırları elde etmek için, ürettiği yazılımlarda bir açık kapı bırakıyor ve bu açık kapı sayesinde, ABD askeri ve istihbarat birimleri, üzerinde Microsoft yazılımı bulunan bilgisayarlardan kullanıcı farkına bile varmadan bilgi alabiliyorlar. Bilindiği gibi, başını Rusya, Çin ve Fransa'nın çektiği bazı devletler, bu tehlikeye karşı ülke sırları ve askeri güvenliği sağlamak için, Linux tabanlı "Milli İşletim Sistemi" üretme yoluna gidiyorlar.

Son zamanlarda medyaya yansıyan telefon dinlemeleri, internet yazışmaları, kamera ve ses kayıtlarını göz önüne alırsak NSA'nın ülkemizde gayet rahat çalışabildiği söylenebilir.

Bölgesinde en güçlü devlet olan aynı zamanda dünyadaki sayılı devletlerden biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak söz konusu duruma ne gibi önlemler aldık?

Türkiye, ne zaman tıpkı diğer büyük devletlerin yaptığı gibi milli çıkarlarını ön plana alıp, kendi çıkarlarını ne pahasına olsun korumaya özen gösterecektir? Ve bu konular, sürekli birbirlerinin mal varlıklarıyla ilgilenen sayın milletvekillerimizin gündem konusu olmaya ne zaman hak kazanacaktır? [3]

Echelon

Echelon'un Kulakları Nerde?

Echelon'un uydu haberleşmelerini dinleyen gelişmiş anten sistemleri, ABD, İtalya, İngiltere, Türkiye, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya, Pakistan, Kenya topraklarında ve muhtemelen diğer bazı ülkelerde de faaliyette. Echelon'un üye ülkelerin yanı sıra açıklanmayan müttefik ülkelerde de dinleme sistemleri var. Bunlardan biri Kıbrıs Rum Kesimi'nde. Rumlar tarafından yakın geçmişte bu üs aleyhinde gösteriler düzenlenmişti. İddialara göre, Echelon sistemine ait Türkiye'de de üsler bulunuyor. Bu üssün Karamürsel'de olduğu iddia ediliyor. Öte yandan Echelon'un miadını doldurduğu düşünülen cihazları çoğu zaman bulundukları ülkenin istihbarat servislerine veriliyor. Bu iddiaya göre de, MİT'in elinde de Echelon'un eski cihazları bulunuyor.[4]

Echelon'a Karşı Nasıl Önlem Alınabilir?

1991'de Phil Zimmerman isimli genç bir Amerikalı bilgisayarcı, çözümü son derece zor, kendi yazılımı olan çok basit bir şifre programını ücretsiz olarak internet aracılığıyla bütün dünyaya yaydı. Bu şifre PGP (Pretty Good Privacy) olarak biliniyor. (Anlamı: Mükemmel Sır Saklama). PGP'den sonra ona benzer daha mükemmel şifreler bulundu. NSA bilgisayarları bunların hiçbirini, ya da hemen hemen hiçbirini, çözemiyor. Bunun için 250 haneli sayılarla oluşturulan ve çözümü süper bilgisayarların bin yıllarını alabilecek bu şifrelerin çözümü için NSA, kuramsal olarak bunları birkaç saniye içinde çözebilecek kuantum bilgisayarların gelişmesini sabırsızlıkla bekliyor ve bu araştırmaları cömertçe destekliyor.[3]

Echelon ve 11 Eylül Saldırısı

Tahminlere göre, 11 Eylül'ü Echelon sistemi, saldırıyı düzenleyenlerin yüksek güvenlikli şifreleme sistemleri kullanarak haberleşmesi nedeniyle haber alamadı.

ABD'nin 11 Eylül saldırılarını Echelon aracılığıyla haber alamamasında en önemli neden olarak kriptoloji gösteriliyor. 11 Eylül'deki saldırı sonrasında Echelon gibi yüksek teknolojiye sahip bir sistemin kurucusu olan ABD'nin, bu saldırıları neden önceden haber alamadığı tartışıldı. 11 Eylül saldırılarının, ABD'nin dünyadaki hakimiyetini pekiştirme operasyonunun bir parçası olduğu şeklindeki komplo teorilerini şimdilik bir yana bırakırsak, NSA'nın 11 Eylül saldırılarını haber alamamasında en önemli neden olarak kriptoloji gösteriliyor.[3]
Bu görüşe göre, bazı ülkeler gizlice haberleşmelerini dinleyen büyük "kulaklar"dan, bazı firmalar da bilgisayar korsanlarından korktukları için, şifreleme sistemleri büyük önem kazandı. Bu şifreleme sistemleri doğal olarak, teröristler tarafından da yaygın bir şekilde kullanılıyor. Soğuk Savaş bitene kadar modern elektronik şifreler yalnız belli çevrelerce kullanılabildi. Bunlar askeri personel, casuslar ve diplomatlardı. Bu çevreler dışında şifre kullanılabilmesi için, kullanılan şifrelerin gizli servislerce çözülebilecek cinsten olması gerekliydi.[4]

Jam Echelon Day Nedir?

İlk kez 1999'da denenen sivil bir eylemdir.eylemin mantığı aynı günde, Echelon filtreleme sistemine takılacağı bilinen anahtar kelimeleri içeren mümkün olduğunca çok email iletisi göndererek, Echelon sistemini bir günlüğüne de olsa kilitlemektir. 1999'daki denemenin başarıya ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir.[6]
Echelon'un varlığının öğrenilmesinden sonra, Echelon karşıtı sivil gruplar oluşmaya başladı. Echelon karşıtlarının açtığı bir siteden, sistemi kilitlemek için, mesaj göndermek mümkün olabiliyor. Echelon'un tehlikeli olarak tanımlamış olabileceği kelimeler, gönderilecek mesaja yazılıyor ve bu mesaj Echelon'un kurulduğu gün olan 21 Ekim günü postalanmak üzere saklanabiliyor veya hemen gönderilebiliyor.

Bağdat Pili


Resimde görülen, 2000 yıl öncesine ait "Bağdat pili" olarak adlandırılan bu parçayla ilgili araştırmalar, bunun akım üreten bir pil olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır.
1938 yılında Alman arkeolog Wilhelm Konig tarafından bulunan vazo görünümündeki bir parça, "Bağdat Pili" olarak adlandırılmaktadır. Peki yaklaşık 2000 yıllık bir geçmişi olduğu hesaplanan bu parçanın pil olarak kullanıldığı sonucuna nasıl varılmıştır? Zira, eğer bu parçanın pil olarak kullanıldığı doğruysa -ki yapılan araştırmalar doğru olduğunu göstermektedir- medeniyetin sürekli ileri gittiği, geçmişteki toplumların ise geri koşullarda yaşadığına dair tüm teoriler yerle bir olmaktadır. Ağız kısmı asfaltla kapatılmış olan bu toprak kabın iç kısmında bakır bir şerit bulunmakta, bu da bir tüp içinde durmaktadır. Alt kısmından bakır bir diskle kapalı olan bu tüp, daha çok asfaltın kullanıldığı bir ortam içindedir. Kısa bir demir çubuk üst taraftaki asfalt kapak aracılığıyla tutturulmuş ve bakır tüpün içine doğru sallanır pozisyondadır. Ancak hiçbir noktayla temas etmemektedir.

Kabın asitli bir sıvıyla doldurulması durumunda ise, akım üreten bir pil elde edilmiş olunur. İşte bu, elektrokimyasal reaksiyon olarak bilinen olaydır ve günümüzde kullanılan pillerin işleyiş mekanizmasından hiçbir farkı yoktur. Bağdat piliyle yapılan denemelerde 1.5-2 volt arasında enerji elde edilmiştir.
Bu durumda önemli bir soru daha gündeme gelmektedir: Bundan 2000 yıl önce pil, ne için kullanılmaktadır? Ortada bir pil olduğuna göre, pille kullanılan birçok da cihaz ve alet olması gerektiği açıktır. Ve bu durum, bundan 2000 yıl önce yaşayan insanların bilinen ve tahmin edilenden çok daha gelişmiş yaşam standartlarına sahip olduklarını bir kez daha göstermektedir.

Süleymaniye Camii’nin Harcı Efsanesi – İstanbul

2 Ekim 2015 Cuma
İstanbul’un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye’nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi’nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek
suleymaniye camii efsanesi 300x225 Süleymaniye Camiinin Harcı Efsanesi   İstanbul
Kanuni Sultan Süleyman’ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan’a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye’nin inşaat harcına katıvermiş…
Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye Camii’ne dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!

Altın Post Efsanesi – Ordu

Aison oğlu İason yeter yaşa gelinceye kadar iktidarını Kardeşi Pelias’a emanet eder ve İasonu yetişmesi için dışarıya gönderir. İason yetişkin bir erkek olduğunda üzerinde üzerine panter derisi, iki elinde mızrak ve sol ayağı çıplak olarak İolkos a döner. Amca Pelias, kahinin ”Ayağında tek ayakkabı olandan sakın” sözünü hatırlayarak İasondan korkar. Bundan altı gün sonra huzuruna çıkan yeğeni tahtını geri istediğinde ondan önce,  Phriksos’u sırtında taşıyan koçun postunu getirmesini ister.
Mit anlatıyoruzya, şimdi burada durup Athamas ikinci karısı İno’nun sözüyle Nephele’den olma çocukları Phriksos ile Helle’yi, Zeus’a kurban etmek ister. Zeus kurban etmek yerine kanatlı ve altından bir koç gönderir çocuklara (Kimi tradisyonlarda anneleri Nephele’dir koçu gönderen). Phriksos ile Helle, koçun sırtında doğuya doğru uçarlar. Yolda Helle denize düşer ve boğulur.(Helle’nin düştüğü yerin Çanakkale Boğazı olduğu var sayılır).  Buraya Helle Denizi anlamına gelen Hellespont denir.
Phriksos ise Kolkhis’e (bugünkü Gürcistan’ın güneybatısı olduğu sanılıyor),Kral Aites’in yanına ulaşır.Kral onu kızıyla evlendirir, o da koçu Zeus’a kurban edip postunu krala sunar. Kral, postu Ares’e adar ve tanrının kutsal ormanındaki bir meşe ağacına çiviler.

Dönelim İason’a… Amcasının verdiği görevi kabul eden mustakbel Kral, işte bu Phriksos’un oğlu Argostan yardım ister. Argos da Athena’nın önerisiyle argo isimli gemiyi yapar. Elli kürekli teknenin  yelkeni karedir.  Argo’nun pupasındaki kadın figürünün ,tekne için özel bir ağaç getirten Athena tarafından yapıldığı ve canlı olduğu da söylenceler arasındadır.İasona eşlik eden sefer yoldaşlarına geminin adı dolayısıyla Argonot (Argoanut) denir. Kelime ”hızlı” manasındaki Argodan türetilmiştir.İason ve yoldaşı Argonotlar’ın, gelişmiş Kolkhi ülkesine seferlerini anlatan Yunan Mitolojisinin bu en ünlü efsanesi , yol boyunca uğranan ülkeler ,aşılan mitlerle devam ediyor. Sonuçta medeia’yla evlenerek postu alan İason’un İolkos’a dönüp tahtı devraldığı, orada sakin bir hayat sürdüğü veya bir süre sonra kovulduğuna dair birçok tradisyon da vardır.
Altınpost efsanesi Yunan edebiyat ve güzel sanatlarında yoğun bir etki yaratmış:Hesiod ve Eumelios ,büyük Yunan trajedi yazarları Aischylos, sophokles ve Euripides, Delfi’de bulunan ve heykeltraşı bilinmeyen friz,Atinalı Duris’in üstüne çizilmiş ünlü resmi, lirikçi Mimneros, Anakreon ve pindar, şair ve bilgin Rodoslu Apollonios, ünlü Romalı yazar ve düşünür seneca, Homeros, Herodot…
           GERÇEK NEREDE BAŞLIYOR?
Altın Post söylencesini her incelediğimde nerede tarih, nerede mit başlıyor,kestirilemez olduğunu düşünmeden edemiyorum. Perşembe’nin Çaytepe Köyü yakınlarındaki Yason Burnu, adını İason’dan mı almıştır mesela?
 Okudukça Yunanlıların Karadenizde kolonileşmeye başlamaları, cesur ve keşfetmeye istekli (ya da bilemiyoruz, belki de yağmacı) bazı denizcilerin aşılamaz diye düşünülen kimi deniz mitlerini aşmaları sonucu mu gerçekleşmiştir? Karadeniz’in mitolojik, geçit vermeyen “çarpan kayaları”ilk kez Argo’ya geçit verip ,ondan sonra mı sabitlenmişlerdir. Yoksa bunun efsanevi kayalarla ilgisi bulunmadığı, bir çok gemiyi yutmuş Karadeniz girişindeki akıntıların neden olduğu mu anlaşılmıştır? Yakın zamana kadar Argo gibi bir geminin Çanakkale boğazından geçemeyeceği mitini bile ancak 1984 te, İngiliz yazar Tim severin ,benzer bir tekneyle boğazı geçerek kanıtlayıp çürütmüştür.

Altay Yılan Dağı Efsanesi

Altay efsanelerinin çoğu yerlilerin çok sevdiği ve saygı duyduğu anayurdunun doğası ile ilgilidir. İşte onlardan biri Yılan Dağı Efsanesidir.
Böyle olağan dışı ismi taşıyan dağ gerçekten Dağlı Altay’da yer alır. Bu isim de yılanlarla doğrudan ilgili. Birçok halklarda amazon kadınlarını anlatan efsaneler yaygındı. Eski Altay efsanesine göre bu dağın eteğinde savaşçı oğlanların bir kabilesi yaşıyormuş. Onun lideri büyülü yetenekleri ile meşhurmuş. O bütün savaşçılarının evlenmeleri ve aile kurmalarını yasaklamış. Sevgilisi için her şeye hazır olanın duygu gücünü çok akıllı ve kurnaz bir yöntemle denermiş. Oğlan sevdiği kızı Yılan Dağı’nın ta zirvesine kadar kucağında getirmeliymiş. Onu düşürmesi halinde
kız yılana dönüşüp sürünerek gidermiş. Ne yazık ki hiç kimse bu zor vazife gerçekleştiremezmiş. Erkekler aşka inanmaz olup aile kurma çabalarından vazgeçmişler, kabile yaşlanmaya başladı ve bir gün yok olma eşiğinde olmuş.
Bir ateşli oğlan yine de kendisini deneyip mutluluğuna layık olduğunu herkese ispatlamaya karar vermiş. Sevgilisini kucaklarına alıp dağın zirvesine doğru koşmuş. Kız var olan gücüyle nişanlısına yardım ediyormuş. Zirveye ulaşınca onlar sevinçli bir çığlıkla herkese zaferlerini bildirmişler.
Yılan Dağı Efsanesi
Kabilenin yaşlı lideri öfkeden dağa çarpıp kocaman bir yılana dönüşmüş. O andan beri dağın adı Yılan Dağı olmuş. Söylentilere göre aşıklar dağın eteğine bile adım atınca duygularının gücünü denemek amacıyla taşlar altından yılan görünüşlü büyücü çıkıyormuş.